Özet
İbn Sînâ, Yeter Sebep İlkesi’ni (YSİ), yani her şeyin bir sebebi olduğu ve sebepsiz hiçbir varlığın var olamayacağı iddiasını savunan modern dönem öncesi filozoflarından biridir. YSİ’nin sonuçlarından biri de zorunlulukçuluktur (necessitarianism); yani gerçekte var olan her şeyin aynı zamanda zorunlu olarak var olduğu iddiasıdır. Bu fikre göre sebepler zincirinin her bir üyesi kendinden önceki sebepler tarafından belirlenir. Dolayısıyla YSİ, olayların başka türlü de olabileceğini telkin eden insan sezgisine karşı çıkmaktadır. Bu çalışmadaki amacım, İbn Sînâ sonrası yazarların insan iradesini dışlamak suretiyle YSİ’nin zorunlulukçu sonuçlarını hafifletmeye çalışıp çalışmadıklarını araştırmaktır. Nasîrüddin Tûsî’nin (ö. 672/1274) Cebr ve Kader adlı Farsça risalesi ile Tecrîdü’l-i‘tikâd adlı kelâm kitabı arasında bir karşılaştırma yapmaya odaklanacağım. Bu konuyu seçmemin öncelikli sebebi, insanların eylemlerinin bağımsız fâilleri olduklarını sezgisel olarak bildiklerine dair Tûsî’nin iddialarıdır ki bu, YSİ‘nin evrensel uygulanabilirliği ile çelişiyor gibi görünmektedir. Tûsî’nin özgür irade konusunda, metinlerin karakterine ve yazıldıkları döneme bağlı olarak, bazen İbn Sînâ ile tutarlılık arzeden bazen de Mu‘tezile’ye angaje olan farklı görüşler benimsediğini savunacağım. Tûsî’nin, bazen nedensel olarak etkin olmamasına rağmen insan özgürlüğüne nasıl yer bıraktığını göstereceğim. O, insan özgürlüğünü, insanın karşı karşıya kaldığı fiziksel veya ilahî diğer belirlenim türlerinden bağımsız olarak hareket edebilen farklı bir belirlenim türü olarak anlar. Genel olarak bu mesele, Tûsî’nin İbn Sînâ felsefesine ya da Şiî kelâmına bağlılığını test etmekte ve hatta onu bazı eserlerinde İbn Sînâ’nın bilgi görüşüne karşı bir duruş sergilemeye zorlamaktadır.