Özet
Aralarında bir bağ olması şartıyla bilinenler vasıtasıyla bilinmeyenlere ulaşmanın yöntemlerinden biri olarak
bilinen cebir, III./IX. yüzyılda Harezmî’nin hakkında ilk kez sistemli bir eser telif etmesiyle ilim dalı olma yolundaki
ilk adımı attı. Bundan sonraki süreçte İslâm matematikçileri bir taraftan hesap ilmini cebire uygulamak suretiyle
cebirin hisâbîleşmesini, neticesinde de daha kullanışlı ve özgür olmasını temin ettiler, diğer taraftan da bu kullanışlı
cebiri feraiz (miras hukuku), ticaret, mesâha ve mimari gibi alanlara tatbik ederek pratik fayda sağladılar. Bir ilim dalı
olarak ortaya çıkışından yaklaşık beş buçuk asır sonra cebir ilmi yukarıda sayılan faaliyetlerle zirveye ulaşmıştı. Bu
zirvenin önde gelen isimlerinden İbnü’l-Hâim önce Yâsemînî şerhi sonra, manzumesi el-Mukni‘ ve şerhi el-Mümti‘
ile geniş bir zaman ve mekâna yayılan bir tesir yarattı. Ancak ikincisi belki ilkinin gölgesinde kaldığından, belki de
el-Mukni‘nin diğer şerhleri arasında gözden kaçtığından şimdiye kadar herhangi bir çalışmaya konu olmamıştır.
Hâlbuki el-Mümti‘ gerek mevcut cebirsel kavram ve yöntemlerin tamamını bir araya getirmesi, gerekse de İslâm
medeniyeti matematik tarihi boyunca cebir ilminin hisâbî mi, hendesî mi, yoksa hisâbî+hendesî mi karakterde
olması gerektiği veya hangisinin cebir ilminin gelişimine daha fazla katkı sağlayacağı yönündeki soru(n)ları ve
bunların felsefi boyutlarını tartışmaya açması bakımından matematik tarihi çalışmalarına yön verecek niteliktedir.
İşte bu yüzden makalenin konusu, İbnü’l-Hâim’in el-Mümti‘ fî şerhi’l-Mukni‘ adlı eserinin matematik tarihindeki
konumuna, öne çıkan özellikleriyle tanıtımına ve matematiksel incelemesine tahsis edilmiştir.