Özet
Antik-Helenistik dönem ve orta çağlar boyunca nefsin doğasıyla ilgili tartışma konularından birisi nefsin b ne ve bedensel unsurlara indirgenip indirgenemeyeceği hakkındadır. Bu tartışma modern ve çağdaş dönemlere gelindiğinde zihnin bedene indirgenip indirgenemeyeceği tartışmasına dönüşür. Söz konusu tartışma İslam felsefe ve kelamının klasik ve klasik sonrası dönemlerinde de takip edilebilir bir niteliktedir. İslam filozofları büyük oranda gayrı maddi ve gayrı cismani soyut bir töz olarak nefs ile maddi ve cismani somut bir töz olarak beden arasında ayrım yaparak Kartezyen bir formda olmasa da töz düalizmini savunmuşlar ve hem nefs ile bedenin birbirinden başkalığını hem de nefsin soyut bir töz olduğunu iddia etmişlerdir. Buna karşılık özellikle klasik sonrası dönemdeki bazı kelamcılar nefsin bedenden başkalığı noktasında filozoflarla hemfikir olmakla birlikte nefsin bedenden soyutluğu noktasında filozoflardan farklı bir görüş benimsemişler ve nefsin soyut bir cevher olduğuna yönelik felsefi delilleri eleştirmişlerdir. Ali Kuşçu da büyük oranda kendisinden önce özellikle Fahreddin Râzî’de gördüğümüz kelamcı tutumu yansıtacak şekilde hem nefsin bedenden başkalığına vurgu yapmış ve bu doğrultudaki argümanları desteklemiş hem de nefsin soyut bir töz olduğuna yönelik argümanları eleştirmiştir. Bu çalışmada nefsin bedenden başkalığı ile nefsin bedenden soyutluğu arasındaki ayrışma Ali Kuşçu örneği üzerinden incelenecektir. Ali Kuşçu’nun Antik-Helenistik dönemden Orta Çağ’a, İslâm felsefe ve kelamının klasik ve klasik sonrası dönemlerinden modern ve çağdaş döneme kadar takip edilebilen bu tartışmadaki konumu tespit edilmeye çalışılacaktır.