Özet
Bu makalenin amacı Basra Mu‘tezilesi’nde yer alan insana dair iki tasavvurun teorik fizik, bilgi ve ahlak gibi alanlardaki temellerini ve yansımalarını göstermektir. Nitekim Nazzâm’la başlayan, Câhız’la devam eden ve atomculuğun reddi üzerine kurulu olan Mu‘tezilî gelenekte insan esas itibariyle ruhtan ibaret iken beden bir araç konumundadır. Ebü’l-Hüzeyl’le başlayan, Kâdî Abdülcebbâr ile zirveye ulaşan ve atomculuğun kabulüne dayanan Mu‘tezilî gelenekte ise insan bedenden ibaret olup ruh, eylemleri yönlendirmekten yoksun bir esinti mesabesindedir. İnsana ilişkin bu yaklaşımları sadece ruh-beden sorunu açısından değerlendirmek doğru değildir, çünkü bu yaklaşımların sonuçlarını bilgi ve ahlak gibi insana dair konularda da görmek mümkündür. Nitekim insanın doğasını kabul eden Nazzâm ve taraftarları benliğin inşası gibi konuları gündemlerine alırken, doğa ya da süreğen herhangi bir gücün var olduğunu reddeden Ebü’l-Hüzeyl ve taraftarları ise öznenin değil, eylemin gelişimine odaklanmışlardır. Bu da her iki geleneğin fizik, psikoloji, bilgi ve ahlak gibi alanları birbirleriyle uyumlu olarak ele aldıklarını göstermektedir.